Yazan: Güney Mermer
“İletişim devrimi” lafının dillerden düşmediği bu yüzyılın aynı zamanda, iletişimsizliğin tavana vurduğu çağ olarak anılacak olması sizce de ironik değil mi? Peki karşı tarafa derdimizi anlatmak için tasarlanmış onlarca teknolojik araç iletişim eylemini kolaylaştırmak için emrimize amadeyken, niçin bir çeşit iletişim yorgunluğu yaşıyoruz dersiniz?
Gelin konuyu başka bir açıdan ele alalım: Bazı global GSM şirketlerinden sağlanan veriler, akıllı telefonlarda kullanılan sohbet uygulamalarının yaygınlaşması ile birlikte; telefon abonelerinin gerçekleştirdiği sesli arama sürelerinde hissedilir düşüşler olduğunu ortaya koyuyor. Yine kurumsal şirketlerde gerçekleştirilen toplantılarda, aktif katılımların ciddi oranda düştüğü ve katılımcıların konuşmak yerine dinleyici olmak ya da çalışmalarını dijital ortak çalışma yazılımları kanalıyla iletme eğiliminde oldukları kaydediliyor.
Susmak sahiden bir seçim olabilir mi?
Her ne kadar, insanı doğadaki diğer canlılardan ayıran en büyük özelliği kendini ifade yeteneği olsa bile, günümüz toplumu insanın “konuşan hayvan” sıfatından git gide uzaklaştırıyor. Yani aslında iletişim çağı insanı, içinde bulunduğu iletişim kirliliğinden ötürü olsa gerek, susmayı pek çok şeyden daha çok arzuluyor ve “susma eylemi”ni bir özgürlük olarak algılıyor.
Hatta dünya genelinde faaliyet gösteren pek çok spiritüel merkezde, 10 gün süren; kişinin kendi kendine bile konuşmadan, etrafındaki insanlarla göz teması bile kurmadan ve bol bol meditasyon yaparak geçirdiği kurslar düzenleniyor. Hinduizm kökenli bir öğreti olan Vipassana geleneğinden esinlenerek oluşturulan bu eğitimlere katılan insanların sayısı hiç de az değil.
Bilinçli sessizlik hayatta neleri değiştiriyor?
Vipassana kurslarına katılan gezginlerin izlenimleri, 10 gün boyunca susmanın aslında pek de kolay bir şey olmadığını gösterir nitelikte. Çünkü tabiatı gereği; gülmeye, ağlamaya, bağırmaya ve konuşmaya programlanmış zihinlerin tamamen sessizliğe gömülmesini sağlamak, yoğun bir mental çaba gerektiriyor. Ancak öte yandan, “susma hakkı”nı kullanmanın ve iradenizi bu öğretiye göre eğitmenin size katacağı pek çok şey var:
Kelimelerin gücünü fark etmek: Ağzımızdan çıkan kelimelerin her biri, aslında evrene güçlü titreşimler yayar ve olayların gidişatını ve insanların algılarını doğrudan etkileme gücüne sahiptirler. Bilinçli bir sessizlik yemini etmek, kelimelerden mahrum yaşadığınızda bu gücü daha net idrak etmenizi sağlar.
Dikkatinizi ve duyularınızı geliştirir: Susmaya odaklanmak ve bunu ne olursa olsun bozmamak ciddi bir konsantrasyon gerektirir. Bunu yaparken zihninizi temiz tutmaya çalıştığınız her an, dikkatinizi güçlendiren bir tuğla gibidir.
Doğa ve evrenle bütünleşmenizi sağlar: Gerekli / gereksiz konuşurken ya da tartışırken, doğanın ve evrenin mucizelerinden yavaş yavaş uzaklaşırız. Çok susup, çok işitmek sizi doğanın iyileştirici gücüne bir adım daha yaklaştırır.
Bedeninizi sakinleştirir: Özellikle kendini kelimelerle ifade ederken yoğun stres yaşayan ya da sık sık ateşli tartışmalara giren insanların vücutlarındaki kortizol (stres hormonu) oranına bağlı olarak bazı sıkıntılar baş gösterebilir. Siz de gün boyu kendinizi ifade etmeye çalışma yüzünden, yüksek kan basıncı, kronik kas ağrıları ve depresyon gibi sorunların kucağına sürükleniyorsanız, bilinçli sessizlik bedensel dengenizi yerine koymanıza yardımcı olabilir.