Yazan: Güney Mermer
Yıllarca süren İstanbul macerasının ardından, son 1 senesini Urla bölgesinde geçirmiş biri olarak söyleyebilirim ki, burada zaman normalde olduğundan çok daha “kıvamlı” ve telaşsız akıyor. Buraya yerleştiğim ilk günden beri değişmeyen hissimi kelimelere dökmenin en dolambaçsız yolu sanırım bu.
Ancak bu söylediğim sizi aldatmasın. Trafikten, uzayıp giden kasa kuyruklarından ve normal tempoda yürümenin bile bir lüks sayıldığı metropol kaldırımlarından bin ışık yılı uzaktaki Urla’da tam da bu sebeplerden zamanınız bol olsa da, mevzubahis zamanı konsantre şekilde geçirten onlarca cazibe merkezi var. Bunların en başında elbette son yıllarda yıldızı iyiden iyiye parlamaya başlayan Urla Bağ Yolu, bilinen adıyla Urla Şarap Rotası geliyor.
Anadolu üzümlerine iade-i itibar
Urla merkezdeki sanayi sitesinin hemen yanından kıvrılan yoldaki tabelaları takip ederek Kuşçular Köyü istikametine doğru giderken tam olarak neyle karşılaşacağımı bilmesem de, iki yanı yemyeşil kıvrımlı yolları keyifle aşarak Urla Şarapçılık’a ulaştığımda, Urla Bağ Yolu’na olan beklentimi birazcık düşük tuttuğumu anlıyorum.
Önünde devasa bağ arazisi, arkasında modern mimarisine rağmen doğayla tamamen entegre olabilmiş tesisi görünce hemen içeriyi keşfetmek istiyorum. Binanın girişindeki merdivenleri geçince hemen solda şık bir tadım bistrosu göze çarpıyor. Burada Urla Şarapçılık’ın menüsünde yer alan hemen tüm şarapları denemek mümkün.
Tadım keyfini yarım saat sonrasına bırakarak, üretim tesisindeki bilgilendirme gezisine katılmak için kapıya yönelen kalabalığın arasına karışıyorum. Gezinin rehberliğini üstlenen genç bir hanım, bizi tankların bulunduğu ve burada yer alan elektronik panel aracılığıyla, Fransa’da yaşayan uzman danışman tarafından kontrol edildiği mahzene götürüyor. Şarapların üretim süreci, tank sıcaklıklarının her saniye kontrol altında tutulması; üretilen şarapların meşe fıçılarda bekletilmesi ve o fıçıların aromasından nasiplenmesi… Bunların hepsi ilginç ve öğrenilmeye değer bilgiler olsa da, rehberimizin ağzından çıkan bir cümle hafızamda hepsinden daha çok yer ediyor: “Mübadele öncesinde Akdeniz’in en iyi üzümleri ayak bastığımız bu topraklarda yetiştiriliyor ve işleniyordu”
Mübadele sonrasında Yunanistan’a dönen Rumlardan geriye kalan bu eşsiz bağ arazileri, sebze & meyve yetiştirmek için kullanılmış ve yıllar içinde şaraplık üzüm yetiştirmek için gereken bileşenlerini kaybediyor. Urla Şarapçılık’ın kurucuları da işte bu kaybı telafi edebilmek ve bölge şarapçılığına itibarını geri vermek için, canla başla çalışarak bu muhteşem bağı kuruyorlar. Kaybolmaya yüz tutan Urla Karası ve Bornova Misket gibi karakteristik üzümlerin en iyi şekilde yeniden yetiştirildiği Urla Şarapçılık’ın dünya çapında pek çok ödülü de mevcut.
Öldük de cennete mi düştük?!
Urla Şarapçılık’tan çıkıp tekrar yola düştüğümde, 2 bağ evine daha uğramanın planını yapıyorum: Urlice ve USCA.
Urla Şarapçılık’a 5-6 dakika mesafede bulunan USCA, organik şaraplar üreten butik bir şarap evi. Senede sadece 20 bin şişe üretiyor ve bunların çoğunu restoran ve özel kavlara veriyorlar. Ayrıca USCA’nın yetiştirdiği Foça Karası isimli antik üzüm cinsi, sadece burada yetiştiriliyor. Foça Karası‘nı Syrah ile harmanlayarak şahane kırmızı şaraplar üreten USCA’dan birkaç şişe almadan dönmemek gerekiyor.
Geri dönüp şehir merkezine sadece 2 km mesafede yer alan Urlice’ye giren yolun henüz en başında, sessizliği ve dünyadan soyutlanma duygusunu derinden hissediyorsunuz.
Eski ahşap kapıdan içeri girdiğinizde, hafifçe tınlayan caz tınıları ve neşeli İtalyanları andıran konukların kahkahaları yükseliyor. Bir de üstüne, Urlice’ye yaptığım ziyaretimi tam gün batımı saatine denk getiriyorum ve atmosfer iyiden iyiye şiirselleşiyor!
Hemen Urlice’nin muhteşem enginarlı pizzasından sipariş ediyorum ve şarap eşleştirmesini şefin uzmanlığına bırakıyorum. Bölgedeki diğer şaraphanelere göre nispeten daha küçük ve butik bir tesis olan Urlice, daha çok sosyalleşmek, iyi yemek yemek ve doğanın koynunda şarap içmek için düşünülmüş.
Hava kararmaya başlarken, yavaş yavaş dönüşe geçiyorum ve Seferihisar yolundaki Gödence Köyü mevkiinde bulunan MMG Şarapçılık ve henüz bu sene açılan Çeşme istikametindeki Limantepe Şarapçılık’ı aklıma yazarak, sıcağı sıcağına planlarıma ekliyorum.
Bakalım Urla bana, onunla geçireceğim 2. senemde daha ne sürprizler yapacak?
Yeni keşiflerde görüşmek üzere!