Yazan: Güney Mermer
Maslow’un o meşhur ihtiyaçlar piramidini hepimiz hatırlarız. İnsan doğasından gelen ihtiyaçları, önem sırasına göre derecelendiren bu hiyerarşik listenin 2. basamağında “güvenlik ihtiyacı” bulunur. Yani her insan, yeme – içme, uyku gibi zaruri fiziksel ihtiyaçlarının ardından mülkiyet güvenliğine ve bir yere ait olmaya ihtiyaç duyar. Özetle aslında hepimiz, içimizde güvenli ve huzurlu bir yuva arayışı ile dünyaya geliriz.
Fakat dünya dijitalleşip sınırlar ortadan kalktıkça, bu ihtiyaçlar hiyerarşisinde de bazı değişimler gerçekleşiyor. Örneğin 2035 yılı itibariyle dünyadaki “bilinçli evsiz” sayısının 1 milyarı bulacağı öngörülüyor. Peki insanlar neden bilinçli olarak evsiz kalmayı seçiyorlar ve bu hayat onlara neler katıyor dersiniz?
Kimdir bu bilinçli evsizler?
Bilinçli evsizler, genellikle dijital dünyayla entegre meslekleriyle ya da kreatif disiplinlere ait işlerle hayatını kazanan bir kitleye mensuplar. Örneğin metin yazarları, grafik tasarımcılar, dijital medya uzmanları; yazılım geliştiriciler ve yoga eğitmenleri bilinçli evsiz popülasyonunun en fazla olduğu meslek gruplarına birer örnek.
Mesleklerini icra edip para kazanmak için sabit bir ofise, sabit bir eve ve hatta sabit bir şehre dahi ihtiyaç duymayan bilinçli evsizler internete bağlı kalabildikleri her yeri ofisleri; uyuyup kişisel ihtiyaçlarını giderebildikleri her yeri evleri kabul ediyorlar.
İnsan evinden neden ve nasıl vazgeçer?
Peki insanlar güvenli bir yuvaya en az ekmek & su kadar ihtiyacı duyarken, bilinçli evsizler nasıl oluyor da bile bile evlerinden vazgeçebiliyorlar?
Bilinçli evsizler durumu şu şekilde açıklıyorlar: Metropollerde git gide zorlaşan yaşam koşulları, kontrolsüzce artan kira bedelleri ve gündelik bürokratik sorumluluklar bireyleri -maddi kazançlarının görünürde tatmin edici olmasına rağmen- sürekli kalitesizleşen bir yaşam döngüsüne sokuyor. Bu noktada bilinçli evsiz olmak, kira – fatura – vergi vb. giderlerin ağırlığı altında ezilmeden; finansal anlamda daha esnek ve marjinal fayda sağlayan bir standart sağlamış oluyor.
Somutlaştırmak gerekirse, İstanbul koşullarında aylık kazancınızın en az yarısını kira bedeline ayırmak zorunda kalırken; freelance projelerinizden kazandığınız paranın maksimum 1/5’ini kullanarak dünyanın pek çok farklı coğrafyasında; tercihinize bağlı olarak kamp / hostel / Airbnb gibi seçeneklerle konaklayabiliyorsunuz. Bu yöntem, genelde uzun süreli konaklamalar tercih edenlerin izlediği bir yol. Kosta Rika, Kamboçya, Tayland ve Meksika gibi kur farkı avantajının olduğu ve temel ihtiyaçların nispeten ucuz olduğu ülkeler bu gibi uzun konaklamalar için ideal ülkelerden.
Daldan dala atlamak isteyenler ise bu noktada road tripleri, promosyonlu uçak biletlerini ve uzun tren seyahatlerini birbirine bağlayarak; bir zamanlar yaşadıkları şehirde ödedikleri sabit giderleri, daha çok yer görmeye harcıyor.
“Bu dünya benim memleket”
Bilinçli evsizlikle ilgili en çok sorulan sorulardan biri kesinlikle: “Dönüp gelebileceğin bir evin olmaması fikri ile nasıl başa çıkıyorsun?”
Hayatının son 2 senesini Güney Doğu Asya’nın muhtelif ülkelerinde geçiren bir freelance illüstratör bu soruyu şöyle cevaplıyor: “Ev olgusunu her ay kirasını ödediğim dört duvarın sınırlarından çıkardığım an, aslında tüm dünyanın evim olduğunu anladım”
Sadeleşmeden olmaz
Bir evin kirasından, faturalarından, temizliğinden vb. sorumluluklarından uzak yaşamak kulağa her ne kadar cazip gelse de bu işin bir de ciddi bir fedakarlık boyutu var: Mesela pek çok bilinçli evsiz, evlerini kapatıp yollara düşerken; ev eşyalarını küçük bir depoya kaldırıyor veya garaj satışları ile elden çıkarıyor. Hal böyle olunca, bir bavula veya 60 lt’lik bir kamp çantasına sığdırılan kişisel mal varlığıyla, kaplumbağa misali dolaşma faslına geçişte bazı sorunlar yaşanabiliyor. Çünkü eğer bilinçli evsiz olmayı seçtiyseniz, ne kadar kişisel eşyanız varsa artık o kadar derdiniz oluyor! Yani bir bilinçli evsiz, evinden vazgeçiyorsa, hayatında gerçekten ihtiyacı olmayan her şeyden de aynı şekilde vazgeçmek durumunda kalıyor. Özetle bu durum, zamanla bir tercihten çıkıyor ve insanın hayatına yayılan bir yaşam biçimine dönüşüyor.