Seyahatler, dünyayı görme şeklimizi değiştirme gücüne sahipken bazen hepimiz yeni bir pencereden dünyaya bakma ihtiyacı duymuyor muyuz? Hızla akan zamana, değişimin hızına ayak uydurmaya çalışırken rutine bağlandığımızı hissettiğimiz zamanlar oluyor. Kimi zaman rutinin dışına çıkmak, kimi zaman kendimizle ve yaşadığımız dünyayla ilgili sorulara yanıt bulmak, kimi zaman da sadece gitmek için yola çıkıyoruz.
Ve bu yolculuklardan cebimize doldurabildiğimiz kadar taşla dönmek istiyoruz. Bir manzara, bir yerlinin gülümsemesi, tadılan yeni bir lezzet, koklanan yeni bir çiçek, öğrenilen yeni bir hikâye... Jabiroo ekibi olarak yaşam tutkunuzu yeniden alevlendirecek, sizi bambaşka hayatlarla tanıştıracak destinasyonları yazdık. Dünyayı farklı bir gözle görmek isteyenlerin hayatına dokunacak mistik rotalar…
Nepal
İki büyük ülke Çin ve Hindistan arasındaki sınırlar içerisinde kendi gücünü yaratan Nepal köklü maneviyatı, zamansız tapınakları, nefes kesen güzellikteki manzaralarıyla hayat tecrübelerinize eklemek isteyeceğiniz en özel deneyimleri yaşatmaya aday. Himalaya Dağları’nın ulaşılmazlığının verdiği sonsuzluk hissi aldığınız nefeste bile hissediliyor. Budizm’in kurucusu Buddha’nın doğduğu topraklar maneviyat ve inancın iyileştirici gücüne odaklanıyor. Budist stupalarından kutsal Hindu tapınaklarına kadar farklı manevi ve dini etkilere ev sahipliği yapan Nepal, kendi yolculuğunuzun en güzel duraklarından biri şüphesiz.
Buddha’nın dediği gibi “Tıpkı bir mumun ateş olmadan ışık veremeyeceği gibi, bir insanın da maneviyat taşımadan aydınlanabilmesi mümkün değildir.’’ Tepelere inşa edilen tapınakları, ustalıkla yapılan anıtları, yerel mimarisi, dağ manzaraları ile bir yandan karmaşık bir yandan sade bir ülke olmayı başarıyor. Hızlı, hareketli başkent Katmandu; tapınakları ve manastırlarıyla ünlü Patan ve Bhaktapur şehirleri; gölleri, mağaraları ve tapınaklarıyla şaşırtan Pokhara; yürüyüş ve tırmanış yollarının kraliçesi Annapurna Pisti ile hem Nepal’i hem kendinizi daha iyi tanıyabilirsiniz.
Bhutan
Bazı destinasyonların zorlayıcı coğrafyası onlara bir hazine olarak geri dönüyor. Ulaşılması güç yerlerin hep farklı güzelliği olduğunu düşünürüz. Buna örnek verebileceğimiz en etkileyici ülkelerin başında Bhutan geliyor. "Himalayalar'ın Mutluluk Ülkesi" Bhutan öyle benzersiz ki burada gelişmişlik düzeyi Gayri Safi Milli Mutluluk endeksi üzerinden ölçülüyor. Belki de yeryüzünde bozulmadan korunabilen son topraklardan... Buzul nehirlerinden yemyeşil pirinç tarlalarına, ucu bucağı görünmeyen ormanlık dağlarından karla kaplı zirvelerine, dua bayraklarıyla donatılmış yollarından ulaşılması güç manastırlarına kadar her detayı ayrı bir güzellik barındırıyor.
Diğer ülkelerle Bhutan’ı ayıran bir medeniyet var. Medeniyetin dev otobanlar, yüksek binalar, lüks araçlar demek olmadığını doğanın, maneviyatın, yerel kültürün en büyük güç olduğunu size bir kez daha düşündüren bir hazine burası. Bhutan’ın sembolü haline gelen Tiger’s Nest Manastırı’nın bulunduğu Paro; ülkenin en hareketli merkezi Thimphu; tarihsel ve doğal güzellikleriyle Punakha ile Bhutan’daki mutluluğun ardındaki sırrı çözmek sizin elinizde.
Myanmar
Çok uzun yıllar dünya için "gizemini koruyan" Myanmar bu sürede kapılarını dış dünyaya kapatırken, kendi içerisinde cunta yönetimi ile yönetilerek hayatın tüm renklerinden mahrum bırakılmış. Halkın büyük acılar yaşadığı Myanmar'da bazen umut ışığı turistler oluyor... Bir yanda uzun yıllar sömürge ülkesi olarak acılar yaşayan bir Myanmar diğer yanda bir zamanlar Uzakdoğu'nun en zengin ülkesinden kalan izler!
Güneydoğu Asya'nın Andaman Denizi ve Bengal Körfezi kıyısına uzanan ülkesine geldiğinizde farklı birçok duyguyu bir arada yaşıyorsunuz. Hüzün, acı, şaşkınlık, hayranlık, dinginlik, yüzleşme... Hayatın her yerde farklı bir çizgisi olduğunu anlamak için bu topraklara ziyaret etmek şart. Ülkenin en büyük şehri Yangon, 19. yüzyılın ikinci yarısında kurulan kültürel çekim merkezi Mandalay, UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan tapınaklar ve stupalar şehri Bagan, hayatın su üzerine kurulduğu Inle Gölü başta olmak üzere acılar ve umutlar ülkesini keşfetmeli.
Vietnam
Barışa 30 yıl önce kavuşan hüzünlü bir hikâye aslında Vietnam'ınki... Uzun yıllar bitmeyen savaş ve sömürge dönemleri bu ülkeyi çok yıpratmış ama insanlarının yüzündeki tebessümü ve umudu almaya güçleri yetmemiş. Sabır, kırgınlık, umut, sevgi, yorgunluk, yaşam... Vietnam sizi bir duygudan diğerine sürüklerken bildiklerinizi, bildiğinizi sandıklarınızı yeniden sorgulatıyor. Güney Çin Denizi boyunca uzanan Vietnam kuzeyinde Çin ile, batısında ise Laos ve Kamboçya ile komşu.
Kültürel zenginliği ve egzotik doğası ile benzersiz olan Vietnam sömürge ve savaşların parçaladığı tarihinin ötesinde muhteşem dağ manzaraları, merak uyandıran mutfağı, kabile köyleri, plajları ile kendi ülke tarihine şekil veriyor. Fransızlar'ın deyimiyle "Doğu'nun İncisi" olan Ho Chi Minh (Saigon); siyasi ve kültürel merkez olarak görülen ve samimiyetini esirgemeyen Hanoi; zanaatkârlarıyla tanınan Hoi An; zümrüt rengi suları çevreleyen kireçtaşı karstikleri ile benzersiz olan Halong Körfezi; milyonları besleyen pirinç tarlalarının adresi Mekong Deltası Vietnam rotanızda olmalı.
Laos
Güneydoğu Asya ülkelerinin hikâyesi tarihin bir döneminde ortak bir kadere mecbur bırakılıyor… Uzun yıllar Fransız sömürgesi olan, devamında Amerika bombardımanı ile geçen 10 yılın ardından 20. yüzyılın sonlarına geldiğinde yorgun ve yaralı bir ülke olmuş Laos… Komünist sistemle yönetilen Laos kendi kendiyle baş başa kalırken bu kendi haline kalma hali dış dünyayla bağların kopmasına ve aslında unutulmasına neden olmuş.
Güneydoğu Asya’nın karayla çevrili tek ülkesi olsa da şaşırtıcı bir şekilde su hayatın vazgeçilmez bir parçası. Ülkenin en büyük su kaynağı olan Mekong Nehri etrafında kurulan hayatlar bunun en güzel örneği. Nehir kıyısına kurulan köy ve kasabaları, ülkeye yadigâr kalan Fransız sömürge mimarisinin izlerini taşıyan saray ve tapınakları öyle kendine özgü ki bunu biraz da zorlu coğrafi yapısına borçlu. Maneviyatı ve renkleriyle farklı bir mozaik olan Luang Prabang; tapınaklar ve heykellerle anılan Vientiane ile 7 milyonluk bir ülkenin bildiğimiz dünyaya benzemeyen hayatını tanımak büyük bir tecrübe.
Hindistan
Dünya nüfusunun en kalabalık olduğu ikinci ülkeden bahsediyorsak doğudan batıya, kuzeyde güneye hiçbir şeyin aynı olmadığını bilmek gerekir. Yaklaşık 1,5 milyar insanın yaşadığı bir ülkenin günlük telaşları, mutlulukları, keşifleri de farklı oluyor ve bu farklılık beraberinde bazen karmaşayı, bazen sükûneti, bazen çok sesliliği, bazen de sessizliği getiriyor. Kolayca tarif edilemeyecek kadar farklı katmanları olan Hindistan, tabiri caizse bir kırkyama gibi benzersizlerin belirli bir uyum içerisinde olması gibi.
Farklı inançlar, farklı gelenekler, farklı öğretiler, farklı mimariler, farklı düşünceler etrafında başka hiçbir ülkeye benzemediği aşikâr. Kaos, huzur, zenginlik, yoksulluk, coşku, hüzün hep zıtlarını içinde barındıran bir ülke burası. Tek bir rota ile keşfetmenin imkânsız olduğu sonsuz zengin Hindistan her yaşayanda farklı bir iz bırakıyor. Bu biraz da sizin ne aradığınıza bağlı! Binlerce Tanrı ve Tanrıça, binlerce farklı ritüel, farklı inançlar ile rengarenk bir dünya. Delhi, Jaipur, Jodhpur, Varanasi, Goa, Chennai, Agra, Mumbai… Liste uzun!